Alija İzzetbegoviç'in Doğu ve Batı Arasında İslam adındaki kitabından modern insanın içinde bulunduğu çıkmazları anlatan bir yazıdan alıntıdır:
Amerikan din adamı ve hidrojen bombasının yapımcısı R. Oppenheimer'in görüşüne göre insanlığın son 40 sene içerisinde gerçekleştirdiği teknik ve maddi ilerleme, bundan önce geçen 40 asırda kaydetmiş olduğu ilerlemeden daha büyüktür. 1900'den 1960'a kadar insan tarafından ulaşılan mesafeler 10^26'dan 10^40'a; ısı 10^5 ten 10^11'e ve basınçlar 10^10'dan 10^16'ya kadar yükselmiştir... Gelecek otuz küsur sene zarfında pilli elektromotorlar pistonlu motorların, atomla çalışan gemiler de vapurların yerini alacaktır.
...
1965 senesinde ABD'de 69 milyon otomobil, 60 milyon televizyon ve 7.7 milyon motorbot ve yat vardı. Aynı senede Amerikalılar sadece yaz tatili ve dinlenme için 30 milyar dolar,ki bu Hindistan'ın milli geliri kadardır, sarf etmişlerdir. Amerika'da bütün şahsi gelirlerin 5'te biri lüks için sarfedilmektedir.Bir hesaba göre zengin ülkeler kozmetik için senede 15 milyar dolar sarf ediyorlar. Bu memleketlerde hayat standardı bugün, 1800 senesine nispetle beş misli daha yüksektir ve 60 sene sonra bugünkünden 5 misli daha yüksek olacakmış.
Böyle optimistik bir tablodan sonra sorabiliriz: Bütün bunlar hayatın beş misli daha dolgun, daha mutlu ve daha insani olacağı manasını taşıyor mu? Cevap, kesin olarak, olumsuzdur.
Dünyanın en zengin memleketi olan ABD'de senede takriben 5 milyon ağır suç işleniyor. 1960 ile 1970 arasında ağır suçların artışı nüfus artışının 14 misli idi. 1964'te bu memlekette her 25 dakikada bir ırza tecavüz, her 5 dakikada bir gasp ve her dakikada bir otomobil hırsızlığı oluyordu (bu bilgi FBI'ın senelik raporundan alınmıştır).
Bilhassa endişe verici husus, umumi temayüldür. 1951'de ABD'de yüzbin kişiye 3,1 öldürme olayı düşüyordu. Bu oran 196o'ta 5, 1967'de ise 9 olmuştur. Buna göre 16 sene içinde öldürme olayları 3 kat artmıştır. Federal Almanya'da 1966'da 2 milyon suç kaydedilmişti. 1970'te ise rakam 2.413.000'e ulaştı. İngiltere'de son 10 senede kasten adam öldürme olaylarının sayısı %35'lik artış göstermiştir.
...
Çağımızda alkolizm bilhassa zengin ve tahsilli çevrelerin problemidir. Eğer alkol ( veya uyuşturucu) bir ilticagah veya müdafaa mekanizmalarından biri ise, o zaman zenginler ve tahsilliler, acaba, hangi şeylerden sığınak arıyor ve hangi şeylerden kaçıyorlar?... "Tespiti ve adlandırılması güç olan sebeplerden dolayı bu sosyal belaların alametleri İsveç'te herhangi başka bir ülkeden daha bariz şekilde ortaya çıkmaktadır." diye yazıyor bir İsveçli uzman. Her on İsveçli'den birinin müzmin alkolik olması gerçeğiyle karşılaşan İsveç hükümeti alkollü içkilere önemli miktarda vergi artışları yaparak kurtuluş aramış, fakat bu önlemin tesiri büyük olmamıştır.
Çağdaş Amerika'yı en iyi tanıyanlardan biri olan Arthur Miller, bunalım çağı çocuklarının suça temayülü üzerinde dururken, şöyle diyor: "Suçluların müşterek bir vasfı vardır. Boğulurcasına can sıkıntısı içinde olmaktır... Etrafta maksatsız dolaşmak ve hiçbir şey beklememek, ölmeye çok yakındır... Gençlerin suç işleme temayülü yalnız büyük şehirlerin problemi değildir, kırsal bölgeleri de ilgilendirir. Sırf kapitalizmin değil aynı zamanda sosyalizmin de problemidir; yalnız yoksulluğa ait olmayıp bolluğa da aittir... Sadece Amerika'nın bir problemi de değildir. Ben inanıyorum ki, şimdiki şekliyle bu, insanın kendi başına bir değer olduğu anlayışını yok eden teknolojinin bir mahsulüdür... Kısacası ruh yok olmuştur. Belki iki harbin vahşiliği onu dünyamızdan dışarı atmıştır. Veya teknolojik sürecin kendisi onu insanın içinden emmiştir... Birçok kişi ancak nadiren başkalarıyla iletişim içindedir. Meğer ki müşteri ile satıcı, işçi ile şef, zengin ile fakir kısaca haddizatında kıymet ifade eden ilişkilerden farklı , fakat bir bakıma alet olarak kullanılan faktörler arasında karşılıklı münasebetler olsun. "
...
İntihar vakaları, alkolikler, ve ruh hastaları bakımından acıklı bir rekor kıran İsveç, aynı zamanda ise milli gelir, okur-yazarlık, istihdam ve sosyal sigortalar bakımından dünya listesinde ilk sırayı almaktadır. 1967 senesinde 1702 intihar olayı kaydedilmiştir.Bu da 196o'a göre %30 bir artış demektir.Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) 1968 senesinde intihar vakalarına göre bir rapor yayınlamıştır.İlk sekiz sırada şu memleketler bulunmaktadır:
Federal Almanya, Avusturya, Kanada, Danimarka, Finlandiya, Macaristan, İsveç ve İsviçre.Dünya Sağlık teşkilatının 1970 raporuna göre ise , açıkça bu fenomenin "sanayileşme, şehirleşme süreci ve ailelerin küçülmesine müvazi olduğu belirtilmektedir. Raporda şu tespit de bulunmaktadır: Finlandiya'da intihar olaylarının büyük bir bölümü depresyon, alkolizm ve zorbalıkla denge halindedir. Bu fenomeni muayyen bir memleketin veya çevrenin sınırları içerisinde incelersek görürüz ki, vakalar gelişme ve tahsil derecesine göre artmaktadır
...
Materyalist görüşün iddia ettiğinin aksine, konfor insanın tabiatına uygun birşey değildir. Sosyal uçurum umumiyetle Protestan memleketlerinde nispeten Katolik memleketlerinde daha derindir. Gelir farkları Fransa'da, İngiltere ve Batı Almanya'ya nispeten iki misli, Hollanda'ya nispeten üç misli daha büyüktür. Fakat ruh hastalıkları ve intihar vakaları sayısı tam tersinedir. İnsanın yapıldığı "malzeme" 19. yüzyılın ilim ve tekamül biyolojisinin tasavvur ettiği gibi değildir. En azından sırf bu değildir. İnsan sadece duyular sayesinde yaşamıyor ki... "Tahakkuk edemeyen arzu acıyı, tahakkuk eden ise doyumu intaç ediyor." (Schopenhauer).
Konfor ve ona bağlı tüketici zihniyet her yerde , yalnız dine olan bağlılığı değil, herhangi bir değerler sistemine olan bağlılığı da zayıflatıyor ( ve hatta yok ediyor).(17)Hayatımızın manası olmaktan çok uzak olan uygarlık, daha ziyade varoluşumuzun manasızlığının bir parçası haline geliyor.
17. <<... Sen onlara ve atalarına bol rızık verdin de onlar seni anmayı unuttular...>> (Kur'an, 25/18)